Öyle çok şey getirir ki hayat size , öyle çok şey de alır ki elinizden bazen kim olduğunuzu ne olduğunuzu , neden başınıza bazı şeylerin geldiğini çözmek de zorlanırsınız.Hayat bize bazen çok sıkı dostlar , aşklar , şanslar kısacası güzel olan birçok şey sunar altın tepsisinde önümüze fakat bunları devam ettirmek yada sonlandırmak kişi ya da karşılıklı olarak kişilere bağlıdır.Fırsatların değerini bilmek çok önemlidir her zaman.Dikkatinizi çekiyorum zaman zaman değil HERZAMAN! Önümüze sunulan tepside güzel şeyler olduğu kadar aralardan çıkan kötü şeylerde olur tıpkı pirincin taşını ayıklar gibi onları da ayıklamayı bilmeli insan dikkatlice ve özenle.Bazen düşünemez insan ,anlam getiremez bazı şeylere ve kafasına estiğince devam eder yoluna ama bilmez ki kendisini ne gibi süprizler bekliyor gelecekte…Eğer ki ben zaten süprizlere alışığım diyorsanız o zaman ‘ yenilik’ olarak değiştirebilirsiniz süprizin adını.Söyliyeceğim o ki , hiçbir şey aklınızda yokken, gördüğünüz bir obje , duyduğunuz bir şarkı veya herhangibir şey size bazı şeyleri , birilerini hatırlatır siz her ne kadar isteseniz de istemeseniz de ve geleceği daha da merak etmenizi sağlayabilir * kim bilir daha bizleri neler bekliyor * diye … Öyle işte.
Bayan Gözlük
Herkes bakar ama farklı görür..
İzleyiciler
7 Ağustos 2012 Salı
3 Ağustos 2012 Cuma
DAN DAGA DANDANNN!!
Ramazan geldi bitiyor.. Tamam geldi iyi güzel hoş ama şu davulcu geleneği nerden geldi? Hadi ona da tamam o da bir yerde düşününce iyi ,güzel ama yine de derdim büyük davulcularla.Bazen içlenip adam işini yapıyor helal olsun sabahın bu saatinde diyorum sonra o ses! O ses beni benden alıyor hem ürkütücü hem de ne biliyim yani biraz şey… Neyse oruç tutmasam da ramazanları severim küçüklüğümden beri ,bir sempatim var sanırım bu da yemek yemeye kendimi şartlamamdan kaynaklanıyor.Normal zamanlarda da geceleri ara sıra kaçamak yaparım yemek konusunda ama sanki ramazan ayı boyunca gece yediklerim bir kaçamak yerine bir zevkli geliyor J .. O sesin tek sempatisi , bana verdiği ‘ yemek yiyebilirsin’ mesajı ..bizim bu seneki davulcu sanki en büyük düşmanının kafasına patlatıyormuşçasına vurmasa şu davula ( özellikle de benim camımın ,penceremin oradan) daha bir hoş , daha bir sevimli olabilirdi şu bir ayın geceleri.Herkese hayırlı ramazanlar.Davulcu amcamın ellerinin bir dahaki seneye tokmak görmemesi, daha anlayışlı davulcunun olması dileğiyle.
27 Temmuz 2012 Cuma
Dost ..
Dost dediğimiz kavram vardır.Yediğin içtiğin ayrı gitmeyen ,aynı paylaşımlarda bulunduğun ,düşünmeden arkanı yasladığın , ailenden sonra en sevdiğin hatta belki ailenden biriymiş gibi davrandığın , dertlerini olsun sevinçlerini olsun hep bir arada yaşadığın, üzülürken de ,sevinirken de birbirinize sarıldığınız , birlikte hayaller kurduğunuz insanlardır o dostlar… En sevdiğin insanlarla onu aynı ortama soktuğun ve seninde onun ortamında bulunduğun.. Can-ciğer kuzu sarma misali yan yana kaldığınız da sarılarak uyuduğun.Tüm tartışmaların , tüm kötü şeylerin bile seni ayıramadığı yani hiç bir zaman ayıramayacağını düşündüğün dost.Öfkelerini , en sivri kızgınlıklarını bile onun için törpülediğin , gecenin bir yarısı kafana takılan her ne olursa olsun konuşabileceğin kişilerdir gerek telefonla uyandırıp gerekse yanındaysa ‘pişt pişt kalksana dediğin..’ .. Onu çok yakından tanırsın artık hani attığı ve atacağı adımı bilip ileriyi de tahmin edeceğin kadar.. Sonra ZAMAN araya girer 1-2 gün 1-2 yıl veya daha fazla..Belki özlersin ,belki hiç aklına bile gelmez ama onun bir adı vardır hep ,bazen başına ( ESKİ ) gelir bazense hep dost olarak kalır ama işin sonucu hep aynıdır (eski) DOST .
23 Temmuz 2012 Pazartesi
Bugünün Rüzgarı ,Yarının Fırtınası Misali ...
Çocukken her şeyin tadı bir farklı güzel farklı bir tatlı gelir herkese.Oynadığımız oyunlar ,yediğimiz şekerler, etrafa bakışımız ve ufak çaplı gezmeler … Sizce de öyle değil mi ? Şimdilerde aynı tadı alıyor musunuz ? yada şöyle sorayım alabiliyor musunuz ? Bazen özlemiyor değilim sokağa çıkıp oynamaları ,hiçbir şey düşünmeden ailemin izin verdiği saatler içinde bebeklerimi yada topumu alıp dışarıya çıkıp oynamalarımı , meşhur ebeleme oyununu ,saklambacı , sek sek oynamayı … Heyecanla güneşin hafif gittiği zamanlarda yemeğimi apar topar yiyip, arkadaşlarımla toplanıp –Hadii sokağaa * diye birbirimizi çağırmalarımızı ,düştüğümde ya da bir oyuncağım kırıldığında ağlamalarımı.Hep evin küçüğü gönderilirdi bakkala , markete.O bendim ‘ seçilmiş kişi’ (: .. Sızlandığım zamanlar da oldu keyifle gittiğim zamanlarda.Dondurma almalarımı özledim heyecanla , marketten aldığım cipsleri , çikolataları ve şu değişik şekerlemeleri .Antin kuntin şeylerde bulurduk hep arkadaşlarımla mesela.Hele o tasoların olduğu zaman ne alırdık cipslerimizi…Mesela ailemle olan gezmelerimi çok özledim , her ne kadar arabayla bir yere giderken çok heyecan yapıp , alkış tutan tek ben olsamda buna rağmen bindiğimiz anda uyuyakalsam bile yine de eğleniyordum ben .En büyük kavgalarımız oyunlar içindi , en büyük heyecanı oyuncaklar için yaşardık peki ya şimdi ?? İnsan büyüdükçe herşeyin değeri gözünde değişip anlamsızlaşıyor ,gezmeler zevk vermiyor , vefatlar çoğalıyor ,sevdiğiniz insanları kaybedip aynı heyecanları hissedemiyorsunuz ..Aldığınız oyuncaklar yerini değişik teknolojik aletlere ,kitaplara ,defterlere vb şeylere bırakıyor ,hayat çok acımasız! Bir anda geçip gidiyor ve anılarla sizi sadece çok nadir karşılaştırıyor. Artık oyuncak kavgalarımız yaşam kavgası olmuşken , gezmelerimiz yerini zorunlu görev halletmelere vermişken , oyunlarsa yerini işe güce ,derslere bırakmışken aynı tadı kim alabiliyor hayattan ? Ahh eskiler .. Bugünlerimizde yarınlarımızın eskisi olacak ne yazık ki ..Bakalım , yarınların rüzgarları bizi nerelere sürükleyecek.
22 Temmuz 2012 Pazar
Yalan mı ??
Yalan hiç hoşlanmadığım bir şey benim, ne söyleyeni severim ne de söylemeyi.Bazı insanlar alışkanlık haline getirmişler yalan söylemeyi, söyler söyler durur ne sonucunu düşünür o an , ne başka bir şeyi.Aslında o anda yalanı söyleyende mi suç bulmalı yoksa söyleten nedenlerde mi bunu bilemiyorum ve kendime sorduğumda da kendimle çelişiyorum.Bazı yalanlar kabul görür belki hani minik ,beyaz yalanlar gibi.Bu gibi yalanlar kimi zaman durum kurtarır kimi zamansa durumu daha da berbat edebilir..Ben yalan söyleyemem mesela, konu ve kişi her kim olursa olsun.Ya söylerken belli ederim hal ve hareketlerimle ya da unuturum anında beş dakika sonra pat diye yakalanırım.Ama bana yalan söyleyenleri de iyi yakalarım.Belki bana söylediği an değil de birkaç gün yada birkaç zaman sonra yani ben ne zaman doğruyu öğrenmek istersem o zaman..Bazen hiç öğrenmek istemem yalancının gerçeklerini yani inanmak istediğim yalanlarda olur benim hele ki sevdiğim bir insansa.Sevmediğim insanlar isterse yalanları üzerine yaşasın sadece açıkçası pek de umurumda değiller kendileri.İşte bazen inanmak istediğimiz yalanlar vardır, anladığınız halde içten içten ,dışarıya anlamamazlığa vurursunuz hani seviyoruz ya o insanı, hani gözden, kalpten düşmesini istemiyoruz ya sırf o yüzden.Yalan söyleyen bir insan bile kendisini o şeye inandırıp devam ettirebiliyorsa ve ben asla onun acizliğini yüzüne vurmuyorsam bende onun oyununa dahil olabiliyorsam zaman zaman durup düşünürüm burada ‘vicdan’ nerede ?diye.Ama son zamanlarda kimsenin ne yalan oyununa dahil olmak ne de acizliklerine şahit olmak istemiyorum.Belki de farklı zaman ve farklı kişiler öğretti bana kendimce olan bu doğrumu.Ben doğruluğum ve dürüstlüğümle devam ettiğim sürece belki bir şeyler kaybedebilirim ama o yalancılar hemen kaybetmeseler de gelecekte ne kadar çok şey kaybettiklerinin farkına varacaklardır elbet.Kimisi kişiliğini , kimisi insanlığını kimisi de vicdanını çoktandır kaybetmişken ve en acıları da buyken ileride kaybedeceği kişiler ,belki kaybettikleri zaman ve kayıp bir gerçek onlara ne kadar üzüntü ,sıkıntı verebilir bu da tartışılır.
19 Temmuz 2012 Perşembe
Birini Bir Kez Tanıyınca Birdaha Asla Yabancı Olamazsın!
Bir filmde duydum bu kelimeleri ‘birini bir kez tanıyınca birdaha asla yabancı olamazsın.’ Ne kadarda doğru…Birisini tanımak belki o kişinin benliğine inmek , o kişinin atacağı her adımı tahmin edebilmek ve onunla ortak hareket etmek değil midir? Bence öyle… Bir insanı tanımak için zaman gerekir ve zamanla da araya sevgi girer.Sevgi ise emektir, emekse başta gelen en önemli kuvvet.Emek, azar azar herşeyinizden alır sizin.Zamanınızdan,aklınızdan,hayatınızdan alır…Hayatınızın bir bölümünü paylaştığınız bir insana nasıl yabancı olabilirsiniz ki? Tabii bunlar tek taraflı değil.Karşınızdaki insan içinde geçerli , o da size gösterirse aynı hassaslığı aranızda kocaman bi sevgi doğar.O yüzdendir ki bir anne-babayla evlat arasında olan sevgi en kutsal olanı, o yüzdendir kardeşlerin birbiri için canını bile feda edebilecek kadar çok sevmeleri , o yüzdendir bazı aşkların vazgeçilmezliği ve yaşam boyu sürecek dostlukların kurulma nedeni.Sevmek,sevilmek çok güzel birşeyken emek harcadığımız kişileri iyi seçmeliyiz bence.Yeni doğan bir bebek ,hiçbir şey tanımaz,bilmez.İleride ne sevecektir ne sevmeyecektir.. Emek harcayarak bilir bunu aileside ,tanır onu en ince ayrıntısına kadar.Bir aşk yeni başladığında bilmez kimse ne olacak diye , emek verilerek kurtarılır o ilişki..Tanımak istediklerimizide iyi seçmeliyiz bence ilerisi için.Bir daha asla yabancı olamayacağımız kişilerle bir hayat geçirmeyi hiç birimiz istemeyiz değil mi ? Tanıdığın bir kişiyi silemezsin yani öyle zihninden kolay kolay.İnsan ilk kendini tanımalı , sonrada bir daha asla yabancı olamayacağı kişiyi ..
18 Temmuz 2012 Çarşamba
Bir Ara ...
Bir ara yapacağım çok şey var benim,o bi araya sıkıştırdığım şeylerde ya cesaretimi toparlayamamam yada o tezcanlılığı yakalayamamamdan dolayı.Tıpkı dolap köşesinde yığılıp kalmış buruş buruş kıyafetler gibi..ütülemek saatlerinizi alır o yüzden yeniden yıkamak gerekir hani kolay açılsın diye..sonra güzelce ütülenir miss gibi olur ya hani ama bunun için iyi bir cesaret ister (bilebildiniz mi o duygu yüklü anı? J ) öyle bir şey işte benim bir aralarım ..Mesela kuaföre gittiğimde kırıklarım haricinde saçımı kestireceğim ,bir ara bizim yaşlı komşumuzu ziyaret edeceğim , bir ara evde oturup hiç dışarıya çıkmadan miskinlik yapacağım ,bir ara aklımdan çıkarttığım arkadaşlarımı telefon rehberimden sileceğim ..Hep bir ara ..bir ara .. Bir ara.. O ara gelene kadar ben rapunzel olurum ,bizim yaşlı komşu ölür gider ( tabii allah korusun !) dinlenecek değil oturacak vaktim olmaz hatta abartı payı katıyım başımı bile kaşıyamam , telefon kırılır ,komple tüm numaralar gider.Aklımızdakileri en kısa zamanda gerçekleştiremedikten ve içi geçmiş insanlar olduğumuz sürece bizim BİR ARAlarımız yerini BİR ZAMANLARa bırakacak.Zamanı yoka saymanın ve değerlendirememenin –bir –bir maddeleri olacak mesela ‘bir ara’lar..
Hayaat Bizi Neden Yoruyosun ?

Şarkılar Seni Söyler ...'la la la ..'
Hiç düşündünüz mü şarkıları neden severiz? Kulağa hoş gelen melodisinden mi ? Ritminden mi? Var olan sözlerinden mi?
Çoğu zaman ruh halimizi aynen yansıtan şarkıları bulmak için çabalarız..mutluysak yada mutlu olmak için çabalıyorsak beş dakikalık pozitif moda girebilmek için hareketli kıpır kıpır şarkılar dinleriz.bunalım modumuzdaysak allah ki ne allah hiç birşey beğenmeden sürekli şarkıları değiştirip ( içerisinde birkaç kelimeyi o saniyelere,yaşanmışlıklara uygun buluyorsak ) ‘’ tamam bu! ‘’ diye saatlerce takılı kalıp o şarkıyı dinleriz.Bir de ne istediğimizi bilmediğimiz zamanlar var tabi… Her insanın farklı farklı nedenleri vardır bir müziğe takılı kalması için… Aslına bakarsanız genişçe bir konu bu tıpkı müzik dünyası gibi.Neyse asıl söyleyeceğim şey şu ki; içimizde barındırdığımız ve kimi zaman dışarıya çıkarttığımız duygularımızda müzik ve türleri gibi geniş ve can alıcı.örneklemek gerekirse, aşık bir insan ayrılık şarkıları dinlemez,yeni ayrılmış bir insansa arım,balım,peteğim,çiçeğim,böceğim gibi şarkılardan mümkün olduğunca koşarak kaçar.. Stresli,asi yapılı insanlarsa hoplilili hayat çok güzel,yaşasın güzel dünya,temiz hava vb. şarkılar değil de ‘ hay ben böyle hayata ,böyle zamana vb. şarkıları dinledikleri takdiriniz..Düşünsenize adam işe geç kalmış,yazın en sıcak saatlerinde evinden çıkıp güneşin alnında koştururken ne aşk meşk düşünür ne etraftaki çiçeği,böceği.düşünüceği tek şey lanet trafik, sabah suratı asık iş arkadaşları falan filan..işte orda başlar isyan marşı insanın..ama yinede kendi benliğini tanımış olan insanın her zaman istediği moda rahatlıkla girip uyum sağlayabileceği ve ruh halini anlatan farklı farklı şarkıları olmalıdır bence.Sinirli , üzgün, sevinçli, aşık , özlem dolu ,bunalımlı,uykulu …
Neden 5 dakikalık bir zamanı kendimize ayırıp aklımıza ilk gelen şarkılarla ‘Kendi ruh halim ve şarkılarım’ adlı listemizi hazırlamıyoruz? belki birazda olsa sonuçlarıyla eğlenip birazda nostalji yapmış oluruz..
Çoğu zaman ruh halimizi aynen yansıtan şarkıları bulmak için çabalarız..mutluysak yada mutlu olmak için çabalıyorsak beş dakikalık pozitif moda girebilmek için hareketli kıpır kıpır şarkılar dinleriz.bunalım modumuzdaysak allah ki ne allah hiç birşey beğenmeden sürekli şarkıları değiştirip ( içerisinde birkaç kelimeyi o saniyelere,yaşanmışlıklara uygun buluyorsak ) ‘’ tamam bu! ‘’ diye saatlerce takılı kalıp o şarkıyı dinleriz.Bir de ne istediğimizi bilmediğimiz zamanlar var tabi… Her insanın farklı farklı nedenleri vardır bir müziğe takılı kalması için… Aslına bakarsanız genişçe bir konu bu tıpkı müzik dünyası gibi.Neyse asıl söyleyeceğim şey şu ki; içimizde barındırdığımız ve kimi zaman dışarıya çıkarttığımız duygularımızda müzik ve türleri gibi geniş ve can alıcı.örneklemek gerekirse, aşık bir insan ayrılık şarkıları dinlemez,yeni ayrılmış bir insansa arım,balım,peteğim,çiçeğim,böceğim gibi şarkılardan mümkün olduğunca koşarak kaçar.. Stresli,asi yapılı insanlarsa hoplilili hayat çok güzel,yaşasın güzel dünya,temiz hava vb. şarkılar değil de ‘ hay ben böyle hayata ,böyle zamana vb. şarkıları dinledikleri takdiriniz..Düşünsenize adam işe geç kalmış,yazın en sıcak saatlerinde evinden çıkıp güneşin alnında koştururken ne aşk meşk düşünür ne etraftaki çiçeği,böceği.düşünüceği tek şey lanet trafik, sabah suratı asık iş arkadaşları falan filan..işte orda başlar isyan marşı insanın..ama yinede kendi benliğini tanımış olan insanın her zaman istediği moda rahatlıkla girip uyum sağlayabileceği ve ruh halini anlatan farklı farklı şarkıları olmalıdır bence.Sinirli , üzgün, sevinçli, aşık , özlem dolu ,bunalımlı,uykulu …
Neden 5 dakikalık bir zamanı kendimize ayırıp aklımıza ilk gelen şarkılarla ‘Kendi ruh halim ve şarkılarım’ adlı listemizi hazırlamıyoruz? belki birazda olsa sonuçlarıyla eğlenip birazda nostalji yapmış oluruz..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)